
Ben ölüme uğrayamadığımdan –
İyilik edip o uğradı bana –
Yalnızca bizi taşıyordu vagon –
Bir de ölümsüzlüğü.
Yavaşça sürdük – acelesi yoktu
Ve ben de uzağa bırakmıştım
Emeğimi ve boş vaktimi de,
Onun Kibarlığından –
Geçtik Okulu, çocukların
Teneffüste çember olup birbirini yediği –
Geçtik Dik Bakışlı Tahıl Tarlalarını –
Geçtik Batan Güneşi –
Ya da esasında – O bizi ardında bıraktı –
Üşütüyor, titretiyordu çiğler –
Yalnızca Örümcek Ağı olduğundan Elbisem –
Şalım –yalnızca tülden–
Bir evin önünde durduk
Toprağın bir kabartısı gibi görünen –
Çatı zar zor görünüyordu –
Pervaz toprağın içinde –
O zamandan beri – ki Yüzyıllar oldu–
Daha kısa hissettiriyor
Atlarının başlarının sonsuzluğa doğru olduğunu
İlk zannettiğim o günden
Because I could not stop for death
Because I could not stop for Death –
He kindly stopped for me –
The Carriage held but just Ourselves –
And Immortality.
We slowly drove – He knew no haste
And I had put away
My labor and my leisure too,
For His Civility –
We passed the School, where Children strove
At Recess – in the Ring –
We passed the Fields of Gazing Grain –
We passed the Setting Sun –
Or rather – He passed Us –
The Dews drew quivering and Chill –
For only Gossamer, my Gown –
My Tippet – only Tulle –
We paused before a House that seemed
A Swelling of the Ground –
The Roof was scarcely visible –
The Cornice – in the Ground –
Since then – ’tis Centuries – and yet
Feels shorter than the Day
I first surmised the Horses’ Heads
Were toward Eternity –
Şair: Emily Dickinson
Çeviren: Deniz Kıryazı
Kaynak: PoetryFoundation